25 Ekim 2009 Pazar

Şimdi nasıl güzel dokunuyorsundur o kadına, çekiyorsundur kokusunu içine.
İçkinin yarısını onunla paylaşıyorsundur, o içten cümlelerinin hepsini anlamasını bekliyorsundur.
Pencereler açık seni bekliyorum bense burda. Gördüğüm her rüyadan kafamı kesmek isteyerek uyanıyorum. Uzak bir evde kalbini açıyorsundur o kadına şimdi, nasılda heyecanla ve inanamamış bir şekilde. Gözlerin uyurken bile büyüktür hala, rüyaların savruk...
Ellerin güzeldir hala dokunurken, nasıl heyecanla arıyorsun o gittikten on dakika sonra onu kim bilir. Beğendiği birşeyi alıp sürpriz yapıyorsundur sadece gülüşünü görebilmek için. Ona da dokunuyorsundur o şarkıda, gözlerini kapatıp yeni bir rüya görüyorsundur. Kalbin hızla atıyordur bedenleriniz değince birbirinize. Sadece seni bekliyordum diyorsundur ona da belki...
Onun da bi mucize olduğuna inanıyorsundur, bu son olsun diyorsundur. Hasta olduğunda yemek yapıyorsundur kendine bile yapmazken. Hayat akıp giderken ve kaybedeceğin şeyler varken onun da yanından kalkıp gitmek istemiyorsundur. Kan geliyordur kulaklarından o adını söylediğinde. Dünyanın en güzel sesinin onda olduğuna inanıyorsundur. Son kez sarılamadığın için ona, pişman oluyorsundur. O ağlarken gözyaşlarını siliyorsundur belki... ''Ne kadar güzelsin, sen en güzelsin'' diyordundur ona. Kalbine dokunuyor şimdi o senin, bense pencerelerim açık, soğuktan ölme pahasına seni bekliyorum hala...

23 Ekim 2009 Cuma


Sen uyurken bir gece, ben dünyanın uzak bir yerine gidiyor olacağım. Yalanlarınla beslediğin boş bedenini başka kadınlara emanet edeceğim. Belki döneceğim geri, belki başka bir rüyaya gireceğim. Uzaklaştıkça senden daha da sana karışacağım. Anlamazsın boş bakışları, boş cümleleri, başkasının dokunduğu teni. Yalnızca kendin için yaşıyorsun. Bilmiyorsun kelimelerin gerçek anlamlarını, kafana göre hikayeler yaratıyorsun. Kaçmak istiyorsun bizden, başkalarına dokunuyorsun. Sen herşeye olan inancımı alıp götüren adam, bir hayat borçlusun bana.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Sen, benim gercekligime inanmayan kadin, soylesene ben bu kadar gercek disi gorunurken, yasanan bunca aci nasil tamamen gercek olabiliyor?

14 Ekim 2009 Çarşamba

Histerik bir kadının günlüğüne döndü burası. Sabah sabah son sigarayı bir saat önce içmiş olmanın pişmanlığını yaşıyorum. Hatta daha birçok şeyin pişnamlığını yaşıyorum ama kendimden gizlemeye çalıştığım için sizlerden de gizliyorum. Sayıyı çiftledim ve artık güzel bir rüya görebilirim.

13 Ekim 2009 Salı

Bir anlaşma imzaladık seninle, kanlarımızı akıttık. Sesin çok tiz çıkıyor sevgili, kalan artıklarını yıkayarak çıkarmaya çalışıyorum. Nereye gitsem beynim benimle geliyor. Sivilcelerimi sıkıyorum, içinden senin kalbin çıkıyor.
Ruh öküzüyüz biz, kaçıyoruz, biliyoruz ki kaçtıkça zevk alacağız birbirimizden. Sen çıkarıp silahını beni vuruyorsun, acıyan gözlerle bakıyorum ben sana. Benliğimi belki alabilirsin benden ama benliğin hazine sandıklarımda gizli, arama bir daha...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Geç görülen bir cümleyle başladı geçmişe dönüş...
Bekliyordun, heyecanla, sevgimle...
Geliyordum, heyecanla, sevginle...
Bir zaman yolculuğuna çıktık sonra, ben başladığımız yere geri döndüm, sense yolda birilerinin peşine takılıp indin.
Beklemiyorsun, heyecanla, sevgimle...
Gelemiyorum, içimdekilerle, elimdekilerle...
Bir söz verdim kendime sadece benim bildiğim.
Koşmak yetmiyorken anlatmak sanırım yersiz olur...

8 Ekim 2009 Perşembe

Bu bir başarısız intihar girişimi notudur;
geçici olarak kapalıyım.

7 Ekim 2009 Çarşamba

Kokunu unutmuşsun burda, gel ve al, al ki oda spreyimle bastırmak zorunda kalmayayım artık...

5 Ekim 2009 Pazartesi

Yatağımın üstünü çantamla, üzerimden çıkardığım kıyafetlerle, sigaramla, çakmağımla doldurmaya çalışıyorum. Kocaman bir boşluk kalıyor yine de dönmeni bekleyen...

3 Ekim 2009 Cumartesi

Al götür senden ne kaldıysa, ruhumu da al.
Acımasızca bakan gözlerini, acımasızc konuşan sesini de al.
Terliklerini al, nefesimi al, beni al.
Bakıyorlar yüzüme boş gözlerle, boş bir kadına nasıl bakılırsa.
Burcun olabilseydim keşke, tırnak makasın hatta.
Sana dokunabilen, sana erişebilen herşey olsaydım.
Yol olsaydım, sigara olsaydım.
Yüzüme çarpılan kapı olsaydım.
Benim dışımda konuştuğun tüm insanlar olsaydım.
Beni bırakıp gidememen için sen olsaydım...
Dünyanın üç farklı yerinde üç farklı kadın aynı şeye ağlıyordu. Hiçbiri bir diğerinin acısına erişemezdi. Şimdi sana seni anlatmaya çalışsan sanırım başaramam. Soğuk geliyor yatağım, baktığım aynalarda kendimi değil seni görüyorum. Sığmıyor yaşadığım acı hiçbir geceye, sığmıyor ellerim delinmiş ceplerine. Düştüm, aşkın en yüksek tepelerinden nefretin ayaklarına. Kapıyı açtım çekip gidebilmek için, sonra seni içeri alıp sürgüyü çektim. Bir piyon gibi sürüklendin sen bir o yana bir bu yana. Çirkin çocuklar girdi rüyalarıma, vücuduma yansıyan suretlerini silip atmak istedim. Hareketsiz kaldım sıkıştığım kuyuda. Uzanıp tutmak istedim evinin yırtık perdesini. Defalarca yürüdüm aynı sokakta, yüzüme her çarpışında o kapı kendimden daha çok nefret ettim. Arkamda ölü insanlar bıraktım. Şimdi çıkıp gelsen, yine sen varken çalsa o şarkı. Tek kişilik koltuğa iki kişi sığmaya çalışsak. Kapanan göz kapaklarımızın arasına iğne koyarak açık tutmaya çalışsak. Sarıldığımda bedeninin içinden diğer tarafına geçsem, sen benim diğer yarım olsan. İsmini duymayalı aynı evin içinde asırlar oldu sanki, sesini duymayalı. Yanakları pembe olan, sarışın bir adam girse dünyamıza, biz yine insanlara yeni hayatlar yüklesek. Belki de yalanlar söylüyorsun kendine, öldüğüme inanıyorsun belki de... Uzanabileceğin kadar yakınında olmam canını acıtıyor belki de... Sen gizlemeyi iyi becerirsin, tıpkı acizliği örtmeyi bildiğin gibi. Artık ağlamıyorum beni gören birileri varken, güçlü görünmeye çalışıyorum tıpkı öğütlediğin gibi. Yeni yollara gireceğiz zamanı geldiğinde. Hep bir iz taşıyacaksın benden, hep bir iz taşıyacağım senden. Belki de gerçekten öldük, özlediğin tene dokunamamaksa ölüm. Aylar geçecek sonra dönüp bakacağım arkama ve bana kalan sadece ölü çocuklarımız olacak. Beni kalbinden sildiğin an yatağındaki tek kadın ben olacağım.