31 Mart 2009 Salı


Beklemediğim bir ''an'' da karşıma çıktınız. Tanıdık geldi yüzünüz. Yorulmuş gibiydiniz. ''Oturabilir miyim?'' dediniz. Ben biraz utangaç baktım yüzünüze. Siz gülümsediniz. Sakince oturdunuz yanıma. Konuşacak birşeylerimizin olup olmadığını merak ettim ben, siz sakince ''merhaba'' dediniz. Kalbim hızla atmaya başladı, ''merhaba'' dedim utanarak. ''Yabancısıyım'' dediniz, ''buralardan değilim''. ''Ben bu dünyadan değilim'' dedim, gülümsediniz. Yavaşça tanıyacaktınız beni, çok hızlı unutacaktınız. Bir düşün içine düştüm sonra ben. Uyanmak istemedim, öldüm...

29 Mart 2009 Pazar

''Bak'' dedi, bak bana ve gör acılarımı...
Baktım, fakat bir insan nasıl görebilir ki başkalarının acılarını?

26 Mart 2009 Perşembe

Kaplumbağa, kedi ve hatırlayamadığım bir nesne daha. Güzel bir gündü...
Çok net olmasa da hatırlıyorum yaşananları. Mutluyduk, gülüyorduk, güzel şeyler yaşayacağımızı sanıyorduk. Düşünülen gibi olmadı hiçbir şey. Yavaşça gelişti olaylar, kopmalar başladı. İnsan hissediyor biteceğini birşeylerin. Birbirimizin hayatlarını uzaktan izlemeye başladık. Mutluydun sanki, hayatın yolunda gidiyordu. Bilmediğim bir dışlanmışlığa sürüklendim ben. Her gece güneşin doğuşunu beklemekle geçmeye başlamıştı. Baktığım hiçbir yüzde sen yoktun. Daha önce görmediğim şehirlere gitme isteği vardı içimde. Beni tanımayan insanlara kendimi çok farklı tanıtmak istiyordum. Geçmişimi bilmeyeceklerdi. Ben unutacaktım kim olduğumu ve nereden geldiğimi. Ama olmadı, bu sokakları, bu şehri bırakıp gidemedim. Hayatıma müdahele edemiyordum artık. Yapılan bütün haksızlıklara kayıtsız kalıyordum. Çok şey değişti senden sonra, anlatamadım. Kulaklarını tıkadın benim hayatıma. Ben farklı insanlara doğru savruldum. Diğer hayatları merak ettim, karışabilecekler mi senin kadar bana diye.
Çocukluğumu özler oldum. Geriye dönebilseydim, cenin olabilseydim yeniden, seni bir kere daha tanıyabilecektim. Saatlerce yazabilirim hissettiklerimi cümle cümle, fakat herhangi birinin anlayabileceğini sanmıyorum. Sen de kapatmışsındır muhtemelen gözlerini yaşadıklarıma ve hissettiklerime. Kendimce oyunlar oynuyorum, uzaktasın ve geleceksin diyorum. Kapılardan giriyorum, kapılardan çıkıyorum. Görmek istediğimi görene kadar yolculuk yapmak istiyorum. Söylenen şarkılar, yazılan şiirler yalan geliyor bana. Cümlelerim dökülüyor dudaklarımdan, senin bana öğrettiklerin. Birtek onlar kalmış. Şimdi dönüp bakıyorum da arkama, o kapıdan giderken kimse yok yamında.

25 Mart 2009 Çarşamba


Küçük bir sır sakladım içime, yüzümden okunacak diye korkuyorum.
Daha birçok şeyden korkuyorum; insanlardan korkuyorum, kırılacak düşümün kalmamasından korkuyorum...
Dehlizlerde gizliyorum ellerimden kayıp gitmesin diye küçük hayellerimi.
Bükülmüş kağıtlar var masamda, kendini kanıtlamaktan korkan.
Yarım kalmış eskileri kullanmıyorum hayallerin ölür diye.
Kal istiyorum içimde, ömrüm boyunca görebileceğim en masum insan şeklinle.
Korkutuyor beni okuduğum her kitap, her öğrendiğim yeni şey korkutuyor...
Hatalar yapıyorum, kendimi affedemiyorum.
Dışarıdan görünen insan değilim ben.
İçimde kocaman bir dünya besliyorum.
Beni kimse tanımıyor...

23 Mart 2009 Pazartesi


Cümlelerim içimde paramparça oldu.
Her gelen geceyle daha da kirleniyorum.
Konuşmak istiyorum, anlatayım istiyorum nasıl yaşadığımı, nasıl ağır geldiğini bu ruhsal yalnızlığın.
Ben güzel olduğumu duymak istemiyorum.
Daha içten cümleler istiyorum küçük görünüp kocaman olan kalbim için.
Boşlukla doldurulmuş dünyamda küçük bir ay ışığı istiyorum.
İnanıyormuş gibi yaparken söylenenlere gözlerimi kaçırmak zorunda olmak istemiyorum.
Aynı yere her dönüşümde gözyaşlarım ıslatmasın yanaklarımı istiyorum.
Kaybedilen saflık kapıma yeniden geldiğinde evde olmak istiyorum.
Uzadıkça yollar önümde geldiğim noktadan uzaklaşmanın hüznü paramparça ediyor ayaklarımı.
Rüya görmek için uyuyorum yalnızca.
Bazen buğulu bir şekilde görüyorum arkanı dönüp gidişini.
Bıraktığın gibi saf olmak istiyorum.
Birileri geliyor, birileri gidiyor, birşeyler alıyorlar benden, kötü anılar bırakıyorlar.
Bembeyaz düşlerimi siyah noktacıklar işgal ediyor.
Evimin kapılarını kapatıyorum.
Rahat bırakın beni, temiz kalayım.

21 Mart 2009 Cumartesi

Bir kadın aşka inancını kaybetmişken yanında bir kadın aşk için ağlıyordu...

19 Mart 2009 Perşembe

AJANS SIKINTILARI


Minik minik su damlaları kafamı delercesine çarpıyor.
Ayrıca bu klavyeye hala alışamamış olmama rağmen yazma çabam takdire değer sanırım.

Saatlerce burada put gibi oturacak mıyım merak ediyorm.

Olsa şurda üç beş arkadaşım, beraber sıkılsak fena mı olurdu...

Yemek vakti hep geç geliyor, ya da bana öyle geliyor...

Alışkanlıklarından vazgeçmek zordur biz insanlar için.

Fincanlarım hep aynı yerde olsun isterim ben mesela, sonra sehpam aynı yerde olsun isterim...

İnsanlar yaşama alanıma tecavüz ediyormuş gibi hissediyorum aksi olunca.

Size bir sır vereyim o halde "benim üstesinden gelemediğim takıntılarım var".

Anlam veremiyorum son günlerde bazı şeylere, mesela;

Neden dergi sayfasında çok beğendiğim o sahile bir parmak şıklatmayla gidemiyorum?

Neden herkes çok para kazanmıyor?

Evlenmek neden bu kadar gerekli?

Her kuşun eti niye yenmez ya da hangilerininki yenir?

Elmanın neden iki farklı rengi vardır?

Ben burada işim bitince ne yapacağım?

Tam siliyordum ki yazdıklarımı, eeeh bu da araya reklam olsun dedim.

5 Mart 2009 Perşembe

Nereye gittiğimi bilmiyorum.
Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.
Kim olacağımı bilmiyorum.
Kaç tane yarınımın kaldığını bilmiyorum.
Ben şiir yazmıyorum,
sadece yazılarımı paragraflara bölmüyorum...