21 Aralık 2009 Pazartesi

Hayat üzerine bu kadar düşünmek normal mi diye düşünmeye başladım. Bazen kendimi tanıyamadığım hallere bürünüyorum. Bir bilet parası istiyorum sadece, yeniden varolabilmek için. Yolların derin anlamları var benim için, defalarca girip çıktığım kapılar, ardımdan el sallayanlar ya da gittiğime sevinenler. Kim olduğumun ya da nerede yaşadığımın benden başka kim için bir anlamı var ki...
Herşeyi paylaştığım, benliğimde dahil, onlar için güzel rüyalar gördüğüm insalarım var. Kimi yalnız şarkılar söylüyorum maskemi takarken. Olmak istemediğim bir dünyaya adım atıyorum bazı geceler. Yanlışlarım bütün doğrularımı götürüyor bir anda. Yeni bir yıl diyoruz, oysa dünya yeniden dönmeye başlıyor bir dönüşünü tamamladıktan sonra. Madem dünya aynı yerden başlıyor dönmeye o zaman neden yeni diyoruz biz buna. Her doğumgünümde ben de yeni bir insan mı oluyorum bu durumda?
Kadınlar ve erkekler, ne kadar da çoklar. Büyük karmaşa, bir kaos, yanlış duygular. Sanki yaşamak için değilde başkalarının yaşamını konuşmak için gelmişiz dünyaya.
Verilen fakat tutulamayan tonlarca sözümüz var, hepsi bir yerde birikiyor ve günün birinde paspasımızın altından taşıyor.
Okuyoruz, dinliyoruz, geziyoruz, tanıyoruz...
Bize en çok kim benziyorsa onunla oluyoruz, o oluyoruz.
Uykularımız bölünüyor, uykular bölüyoruz, kendimize hiç rahat vermiyoruz.
Peki o halde biz kendimizden ne istiyoruz?

16 Aralık 2009 Çarşamba

Tanrı'nın eli dokundu bugün bana.
Bir kadın ölümü düşlerken, bir başka kadın kanlar içinde ''ne olur ölmesin'' diye yalvarıyordu Tanrı'ya...

12 Aralık 2009 Cumartesi

Yüzün gözümün önüne gelince, gözümü kör edecek kadar nefret etmeliydim senden...

11 Aralık 2009 Cuma

Kimi küçük rüyalar görüyordu büyük kadın. Hayatında hiçbirşeyin orantısı yoktu. Tutmaya çalışıyordu aralık kalmış çekmecesindeki kırmızı pamuklarını. Küçük balık alıp kaçıyordu kavanozdaki fasulye tanelerini. Kadın soluk soluğa uyanıyordu uykularından ve oksijen tüpü hep boştu.

6 Aralık 2009 Pazar

Kırmızı halılarla karşıladım gelişini, sen giderken kırmızı halılardan bana kefen yaptın. Hiç tamam olamadım, sen tamamlamaya çalışmadın. Bir ihanet gizli elmacık kemiklerinde, tek yumrukla açığa çıkardım. Sen bana kızıp buz dolabındaki domatesleri azarladın. Gündüz gideceğim dedin gidersem, sen geceleri seviyorsun yalnız hissetmezsin dedin. Bu eve girecek herkesin adını lanetledin, su saatimide aldın giderken. Aynı yeşille, aynı lacivertle kaldım ben aynı evde. Haydi sevgilim biraz gülümse, artık kırmızı yok bıraktığın bu yerde.