25 Mayıs 2009 Pazartesi

En son bu kentte olacak yaşanmışlıklarım. Gölgem beni bu şehirden başlayarak takip edecek. Anılarımın anlam kazandığı yerdeyim, hayata nereden başladığımı görebiliyorum. Burada gördüm en son beni ne kadar çok sevdiğini, ardından yittik, gittik...
Çocuktum, büyüdüm. İnsanlar girdi hayatıma, silemedim. Gittikçe geri geldim. Küçük ekrana sığmadı yaşadıklarım, kırmızı tuşa bastım, başa sardım. Her başa sarışımda beni biraz daha incittin. Kaçırdığım her kareyi yeni baştan izledim. Böyle olsun istemedim, istemedin. Belki de istedin...
İstemiş olmalıydın, boş bakışlar edindin kendine, tanıyamadım.
Kaç kişi başladık hayata, benden başka kim kaldı...
Bu gece son gecem burada, yeni anılar oluşturdum kendime kimsenin erişemeyeceği. İsteseydin eğer yıldızlar da bizim olurdu kimsesizlikte...
Geri döneceğim, hem de çok yakın zamanda. Şu anın anılarını izleyeceğim bu defa, bir kere daha ağlayacağım geçmiş için. Sen görmedin, görmeyeceksin.

14 Mayıs 2009 Perşembe

Üzgünüm dedi, ne kadar güzelsen o kadar üzüleceksin.
Baktım yüzüne ve ''artık güzel olmak istemiyorum'' dedim.

5 Mayıs 2009 Salı

Kimdi benim adıma karar veren? Hayatımı elleriyle çizen kimdi? Ben uzaktan izliyordum hayatımı. Şimdi istediğim hayatı mı yaşıyorum? Belki...
Geçmişe baktığımda neden sadece hayal kırıklıklarım var. Berna Balkaya kimdir, kim verebilecek bunun cevabını? Sadece istediğim şeyi yapmak istedim. Adım duyulsun mu istedim? Hayır! Nereye gidiyorm? Kim yanımda, kim arkamda? Ne önemi var ki? Bundan sonra sadece kendim olacağımı biliyorum. Yeter dokunmayın artık hayallerime.

Geldiğinde çok daha fazlaydık. İkimiz kaldık zamanla. Azaldıkça çoğalıyoruz. Yenileri geliyor, eskiler tozlu raflarda görmezden gelişimizden rahatsız bir şekilde bize bakıyorlar. Beyaz düşler kuruyoruz geleceğimiz için. Birtek biz biliyoruz gecelerin ne kadar uzun olduğunu bizim için. Sana her bakışımda onu hatılıyorum, bana her bakışında onu hatırlıyorsun. Özlüyoruz ikimizde, gözümüzde biriken yaşları kafamızı çevirerek kaçırıyoruz birbirimizden. Kıvrılıp yatıyorsun ayak ucuma. Gülümsüyorum, gelecek bir mucizeyi bekliyoruz. Nefes alıp verişini duyuyorum sonra. Ortak bir düşe dalıyoruz. İyi ki doğdun.
Kusursuz güzelliğinin altına gizlenmiş bencil acılarıyla savaşıyordu son günlerde. Ne yaparsa yapsın yetmiyordu işte hayata. İçine düştüğü kaostan kurtulamıyordu bir türlü. Yaşadıkları yaşayacaklarının yarısını bile oluşturmuyordu. Sonsuza kadar yaşayacağını zannedip korkutuyordu kendini yatağa yattığında. O kadar acıyı evindeki hangi dolaba sığdırabilirdi ki? Eskilerini atmazdı hiçbir zaman, yeniler gelince boğulurdu o küçük evin içinde. Fevri kararlar alıyor, yaşıyor, yaşadıktan sonra pişman oluyordu. Bir hikaye yaratmak istiyordu kafasında ama kimseyi tanımıyordu. Biraz yürüyüşe çıksa bahçe kapısından geri dönüyordu, korkuyordu, kim olduğunu anlayacaklarından korkuyordu. Kırmızı bir balonun içinde yaşasaydı, sadece şarkılar olsaydı yanında, bulutlarla konuşabilse, yağmur damlası olarak geri dönecekti yeryüzüne. Bir şiirde yaşasaydı ya da, hani şu aşık erkeklerin kadınlarına yazdıklarından. Gerçekten kim olduğunu düşünmeye başladı sonra, birçok kişiydi, korkak, güzel, duygusal, sevecen, nefret dolu, asabi...
Kovdu sonra bütün düşünceleri kafasından. Bir kadeh şarap koydu ve sigarasından bir nefes çekti. Ne kadar çok kişi olursa olsun kendisi için bir hiçti.