5 Mayıs 2009 Salı

Kusursuz güzelliğinin altına gizlenmiş bencil acılarıyla savaşıyordu son günlerde. Ne yaparsa yapsın yetmiyordu işte hayata. İçine düştüğü kaostan kurtulamıyordu bir türlü. Yaşadıkları yaşayacaklarının yarısını bile oluşturmuyordu. Sonsuza kadar yaşayacağını zannedip korkutuyordu kendini yatağa yattığında. O kadar acıyı evindeki hangi dolaba sığdırabilirdi ki? Eskilerini atmazdı hiçbir zaman, yeniler gelince boğulurdu o küçük evin içinde. Fevri kararlar alıyor, yaşıyor, yaşadıktan sonra pişman oluyordu. Bir hikaye yaratmak istiyordu kafasında ama kimseyi tanımıyordu. Biraz yürüyüşe çıksa bahçe kapısından geri dönüyordu, korkuyordu, kim olduğunu anlayacaklarından korkuyordu. Kırmızı bir balonun içinde yaşasaydı, sadece şarkılar olsaydı yanında, bulutlarla konuşabilse, yağmur damlası olarak geri dönecekti yeryüzüne. Bir şiirde yaşasaydı ya da, hani şu aşık erkeklerin kadınlarına yazdıklarından. Gerçekten kim olduğunu düşünmeye başladı sonra, birçok kişiydi, korkak, güzel, duygusal, sevecen, nefret dolu, asabi...
Kovdu sonra bütün düşünceleri kafasından. Bir kadeh şarap koydu ve sigarasından bir nefes çekti. Ne kadar çok kişi olursa olsun kendisi için bir hiçti.

1 yorum:

  1. wawwwww...:) arada insan kendini gercekten cok eksik hissedio.. canı bişi yapmak istemioo:( cok güzel anlatmışsın..

    YanıtlaSil