20 Ağustos 2009 Perşembe

Bunun adı sevginin acımasız tuzağına düşmekti...
Yürüdükçe karanlıklaşıyordu yollar, çok uzağa gidemeyecektim zaten. Zaman geçti, ne kadar oldu bilmiyorum. Bir acı hissettim tam sol tarafımda. Kaçtım, Kendimi uçurumlardan attım, güzel cümleler kurup kendimi kandırdım, olmadı... Cümlelerimi eklemlerinden kırdı o adam, içimden sevgiyi alıp ceset gibi attı. Bir heykel ne kadar kayıtsızsa çevresindeki yaşananlara ben de o kadar kayıtsızdım artık. Günler geçiyordu, birşeylerin değişmesi gerekiyordu, bekliyordum, değişmiyordu. Cümlelerim canımı yakmaya başladılar, her defasında içimden çıkmak isteyip geldikleri yere geri dönen cümlelerim. Sadece bir bedende, bir ruhta saklanmak istedim, yapamadım, varolmak istedikçe en dibe battım. Renkli şekerler aldım yüzümü gizlemek için kalp şeklinde. Biriktirdiğim hislerin hiçbiri yetmiyormuş onun duygularına erişmek için, ağladım...
Gizli bir hikaye yarattım, hiç bilmedi bunu.
Hikayede seviyordu beni, hem de çok...
Güzel cümlelerimin hepsi onun ellerine dökülüyordu bir bir...
Seviyordu cümlelerimi, duymak istiyordu, susturmuyordu beni...
Birgün öldürmek istedi beni, tüm nefesimi içine çekti, beni çekti. Uzaktaydı artık, dokunamıyor, saçlarını okşayamıyordum. Ellerim duvarları delip geçti, ben ruhunu delip geçemedim o adama...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder