19 Mart 2009 Perşembe

AJANS SIKINTILARI


Minik minik su damlaları kafamı delercesine çarpıyor.
Ayrıca bu klavyeye hala alışamamış olmama rağmen yazma çabam takdire değer sanırım.

Saatlerce burada put gibi oturacak mıyım merak ediyorm.

Olsa şurda üç beş arkadaşım, beraber sıkılsak fena mı olurdu...

Yemek vakti hep geç geliyor, ya da bana öyle geliyor...

Alışkanlıklarından vazgeçmek zordur biz insanlar için.

Fincanlarım hep aynı yerde olsun isterim ben mesela, sonra sehpam aynı yerde olsun isterim...

İnsanlar yaşama alanıma tecavüz ediyormuş gibi hissediyorum aksi olunca.

Size bir sır vereyim o halde "benim üstesinden gelemediğim takıntılarım var".

Anlam veremiyorum son günlerde bazı şeylere, mesela;

Neden dergi sayfasında çok beğendiğim o sahile bir parmak şıklatmayla gidemiyorum?

Neden herkes çok para kazanmıyor?

Evlenmek neden bu kadar gerekli?

Her kuşun eti niye yenmez ya da hangilerininki yenir?

Elmanın neden iki farklı rengi vardır?

Ben burada işim bitince ne yapacağım?

Tam siliyordum ki yazdıklarımı, eeeh bu da araya reklam olsun dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder