15 Kasım 2009 Pazar

Bir, iki, üç, dört. Uzak bir kadın, yakın bir erkek, oradaki kadın, nerede olduğu bilinmeyen bir erkek.
Yakın olan erkek ürkekçe dokunur oradaki kadına, diğer ikisinin haberi yok. Oradaki kadın susuyor, her yerde konuşuyordu ama bu defa susuyor. Yakın erkek onu rahatlatıyor, öyle güzel konuşuyor yani... Oradaki kadın ilk defa kendini bu kadar sakin hissediyor. Adamın kulağına eğilip ''huzur diyor, sanki senin yanında hep.'' Üç yıl sonra aynı şeyleri hissedebiliyor olmak kadını rahatlatıyor. Yakın olan adam bütün hücrelerini keşfediyor kadının. Kadın bu defa karşı koymuyor, uzaklaşmaya ihtiyacı var, zerre kadar düşünülmediği kalpleri yok etmeye ihtiyacı var. ''Demek gidiyorsun, daha fazla sıcaklığını bırakmayacaksın yani'' diyor adam. Kadın üzgün, uzun zaman sonra ilk defa birinin sıcaklığını sevmişti. Belki bu son olacaktı onun için, birbirlerini bir daha aramayacaklardı belki de...
Uzak kadın sabah uyandığında kalbi atacaktı aynı şekilde, sevgiyle...
Oradaki kadın bu defa kendini düşünüyordu yalnızca çünkü alması gereken bir intikam vardı hayattan. Nerede olduğu bilinmeyen adamı görüyor düşünde, gözlerini açıyor saatin sesiyle ve bu defa içinde özlem yok. Şaşırıyor önce, sonra kendine dokunuyor sonra yakındaki adama, ikiside gerçek. Nerede olduğu bilinmeyen adam kalacak o şekilde, yokluk olarak çünkü varlığı acı veriyor çünkü aslında varolmadığı halde oradaki kadının hayatında varoluyor. Yakındaki adam şöyle dedi oradaki kadına; ''çapı dar olan adamlara kendini açarsan zamanla çapın daralır.''
Oradaki kadın anladı ve sadece gülümsedi, yakındaki adam kadının hayatıyla ilgili hiçbir şeyi bilmiyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder