16 Kasım 2009 Pazartesi

Neydi yalnızlık? Annemin ördüğü hırka mı, babamın bana verdiği öğütler mi ya da küçük kardeşin telefondaki sesi mi?
Sigarayı söndürmemek istemek doğru muydu yalnızlık anlarında? Gün geçtikçe daha sessiz olmamın sebebi tükenmem mi mesela?
Otobüste camdan dışarıya bakmak istemememin bile bir sebebi olmalı. Konuşmayınca çok mu küçük zannedecek insanlar dünyamı?
Küveti dolduruyorum ve ördeğimi içine koyuyorum, çocuk olmak saflık falan değil bu saatten sonra.
Birileri giriyor rüyama, ben birilerinin odasına giriyorum.
Hep aynı yalan o yatakta beraber uyuyabilmek için. Uyuyabilek için dedim çünkü yumuşatmak istedim durumu, belki kendimi daha rahat hissederim diye.
Sen yoktun, yoksun ve olmayacaksın.
Artık kendimi kandırmak bile istemeyişimin bir sebebi olmalı.
Açıyorum kapıyı ve bir adım atıyorum, gözlerimi kapatmak zorundayım dışarıya adım attığımda.
Her yer kirli, bakışlar kirli, marketten alışveriş yapan insanlar kirli, ben kirliyim...
Kaldırım taşlarında bile o istemediğimiz hayat gizli.
Birileri sürekli ayakkabısını değiştiriyor kirlenmeden.
Korkmalarına gerek yok, telkinde bulunuyorum ama sanki duymuyorlar beni.
Herkes kafası önünde yürüyor, korkuyorlar güzel bir yüz görmekten.
Güzel olan herşey tehlikelidir çünkü, çünkü insanoğlu güzeli yoketme isteğiyle uyanır her sabah, insanlar katil olmaktan korkuyorlar.
Çamaşırlar, herzaman yıkanmalı, yıkayamıyorsan onlarıda atıp yenilerini al, ya da eski sevgilinin evinde bırak o kullansın, anılara ihtiyacı olacak ve en güzeli yatak anıları oluyor ilişkiler bittikten sonra.
İlişkiler bitiyor, bir iki oluyor, uzak ama yakın, yakın ama uzak.
Bir yol var önümde uzak, belki yakın, çelişkili kısacası.
Hayat diyorduk evet, sadece ışıklar yanıkken ve uyanıkken var, gerisi daha güzel.
Ölmeyi istemenin bile bir adabı var, bekleyeceksin.
Bornozunu çıkar ve bana ver çünkü üşüyorum.
Hatta benim olan ne varsa bana ver, mesela o küçük taş.
Sığ sulardan çıkardım onu sonra içimdeki derin denizde yıkayıp ellerine bıraktım.
Ellerin küçük gelmiş olmalıki düşürdün anlamını.
Bir küçük kayık var gözlerimin içinde, görebilen çok uzaklara gidebilir.
Yazı yazmak bile gereksiz bazen, konuşmayı reddettikten sonra mesela.
Çok kısa zaman sonra diyor rüyamda bir adam, gülümsüyor üstelik.
Rüyalar ne kadar da gerçek oldular hayatımda.
Bıraksam diyorum herşeyi uyusam gece gündüz.
Sonra bir beyaz tüy gelse konsa ve gidiyoruz dese, elinden tutsam ben o tüyün.
Sana geliriz belki ha, oralarda mısın?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder