22 Kasım 2009 Pazar


İlginç bir kara parçasındayız küçük çocuk, bir zamanlar. Büyüyene övgüler yağıyor, eline sigara alan büyüyor. Çiziyorum ikimizi bir kaya parçasının üzerine, beni hep aynı kaldım sanıyorlar. Freud'la konuştum bir saat önce, analizinin yapılması için çok geç kaldın dedi bana. Huzur kokusunu biliyor musun, hani şu elimden düşürmediğim. Kar yağıyordu ve ikimizinde bir elinde eldiven vardı, ikinciler içeride yastığın altına gizleniyordu. İplikler sarkıyordu tellerden, biz utanarak topluyorduk, kimsenin olmadığından emin olmak için sürekli kafamızı çeviriyorduk arkaya. Biz herzaman kafamızı çevirdik, çünkü biz herzaman birilerinden birşeyler toplamaya çalıştık. Aldıklarımız, verdiklerimizin kanıtı olamazken sadece boyama kitaplarımızı siyah renge boyadık. Beyaz olmaz dedik çünkü kirletirler. Çocukluğun tarihini okudum at arabamda, biz yoktuk içinde. Sabaha kadar aynı şarkı dönerken, biz olmayan aşklarımızdan bahsettik. Yanlış tespitlerde bulunduk olmayan hayatlar üzerine. Bir kere yağmur yağdı ve biz binlerce kez ıslandık, kendi yağmurumuzu kendimiz yarattık. Oyun hamurundan sahte erkekler yapıyorum kendime, sen gerçeği ararken ben büyük aşklar yaşıyorum. Kendimle konuşmayı seviyorum yemek yaparken fakat yemek yapmayı sevmiyorum. İronik bir hayatın son evresine girerek buralardan gitmek istiyorum. Belki gittiğim yerde yeni bir insan olurum, belki gittiğim yerde duygularını yeniden yaratmış insanlar olur. Bir sırrım var, biliyorsun sanırım. Korkuyorum, birileri anlayacak, birileri beni kendimle bırakacak diye. Yanlış birşeyler var ve ben ne olduğunu biliyorum. ''Anne'' diyorlar bana, o kadar huzurlu muyum ben? Kendimin farkındayım en azından. Benden iyi bir sevgili olmaz, benden iyi herhangi birşey olmaz. Benden iyi birşey olacaksa bu kırmızı koltukta yaşlanan huysuz bir kadın olur. Bardaklarım var, kırılmalarından korkuyorum çünkü özenle seçiyorum hayatıma yakışsınlar diye. Saçmalayan beynim var bir de, isterseniz ödünç verebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder